korsan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
korsan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Kasım 2016 Cuma

ERKEK DÜNYASININ KORSAN KADINLARI

Öyle ya düşünsenize, 1600-1700'lü yıllar, Esirlerin haricinde gemiye kadın alınmadığı, gemide kadının uğursuzluk getireceğine inanıldığı bir dönem ve denizcilerin korkulu rüyası haline gelmiş kadın korsanlar.
Erkeklerin dünyasında ki ayrıcalıklardan yararlanmak adına, o dönemde bazı kadınlar, kısa saçları, kendilerini sıkı sıkıya sardıkları bandajlar ve erkek kıyafetleri ile zaten rutin halde ki çiftlik hayatı, yokluk ve kendilerinin yok sayıldığı hayatdan kaçmak için "erkek" dünyasına bu şekilde adım atarlarmış. Ta ki savaşlarda, kavgalar da yaralanıp yada duygularına yenilip güvendiği bir tayfadan hamile kalıncaya kadar.
Tarihin tozlu sayfalarında bu başkaldırışı, özgürlük ve kendilerine biçilen rolden farklı bir şeyler yapmaya çalışan bu cesur kadınlar hakkında çok fazla yazılı kayıtlar bulamıyoruz ama yine onların arasında ister cesur ve kahraman deyin ister acımasız, duygusuz suçlular, zamanın da kendilerinden söz ettirerek bir nebze de olsa tarihde yerlerini almayı başarmış, denizcileri titretmeyi başarmış kadın korsanlar vardır.
Haklarında ki bilgiler az ve çelişkili olsada genel kabul içinde onları tanımaya çalışalım.



Anne Bonny
1697-1700 yılları arasında doğduğu tahmin ediliyor. İrlandalıı bir avukatın gayrimeşru çocuğu olduğu söylenir. Babası herkesten çocuğu olduğunu saklamasına rağmen, yinede bir yabancıymış gibi yanında çalıştırır. İlk gençlik yıllarını atlatan Anne Bonny, 16 yaşındayken bir  korsan olan, kaptan James Bonny'e aşık olur. Babasının itirazlarına rağmen, hem aşık olan hemde macera ve heyecan isteyen Anne, evlenir ve yanında seferlere katılmaya başlar. İlk denizcilik hayatı böyle başlamıştır. O dönemde “günah yuvası” ve “korsanların cenneti” olarak bilinen New Providence’a (Nassau) taşınırlar. Her şey güzel giderken, kocası Nassau'da valinin de teşviği ile hem ticarete hemde valinin muhbirliğini yapmaya başlayınca, kocasının dönek olduğunu düşünen Anne'nin gözünden düşer ve kocasını terkeder. Bu sırada tanıştığı, Calico Jack olarak tanınan Kaptan Jack Rackham ile birlikte kaçmaya karar verir. Elbette ki tanınmadan bir gemiye binmeli ve korsanlığa devam etmelidir. Erkek kıyafetleri giyer ve Jack ile yola koyulurlar. Daha ilk korsanlık faaliyetlerinde o kadar iyi silah ve kılıç kullanır ki şüphe çekmeyi bırakın herkes tarafından saygı görmeye başlar. Adı artık Korsan Benjamin olmuştur. Ta ki hamile kalana kadar. Hamile kalınca gemiden ayrılmak zorunda kalırlar. Küba'ya çocuğu doğurmak üzere gidip bir süre korsanlığa ara verirler ama kader ağlarını örmüştür. Çocuk ölür ve kısa bir süre sonra tekrar mesleklerini icra etmek üzere korsan gemilerine geri dönerler. Elbette ki bu işlerin merkezi olan Nassau'ya dönerler. Yeni bir korsan gemisi bulmaları uzun sürmez ve tekrar denize açılırlar. Bu sırada kendisi gibi erkek kıyafetleri içerisin de askerlik yapan, Marry Read ile tanışacak ve çok iyi arkadaş olacaklardır. Birbirleri için iyi olmuştur ama ikisi bir araya geldiğinde mürettabatın korkulu rüyası haline gelmişlerdir. Çok da uzun sürmeyen bu yeni maceraları,  Jamaika Valisi Lawes gemiye el koymak için askerlerini yollaması ile sona erer. Jack ve mürettebat hazırlıksız yakalanır. Son ana kadar savaşmaya devam eden iki kadın da mürettebatın geri kalanıyla birlikte idama  mahkum edilir fakat ikisi de hamile olduğu için infazları ertelenir. Ateşli hastalığa yakalanan Mary Read hapisteyken ölür. Anne Bony ise idam edilmez ama sonun ne olduğu hakkında kesin bir bilgi yok…








Marry Read
Çocukluğu hakkında farklı söylemler var. Kimisi kısaca, İngiltere de doğduğu ve babaannesi ve üvey kardeşi ile sefalet içinde yaşadığı, gemilerde temizilik yaptığı söyleniyor. Diğer bir hikaye ise,  Londra’da bir kaptanın çocuğu olduğu ve annesi tarafından, babası denizdeyken ölen erkek kardeşinin yerine geçirildiği şeklindedir. Benim tercih ettiğim hikayesi, en azından okunasıdır. Dul olan annesi o dönemde ki kadınlığın getirdiği dezavantajlardan çok çekmiştir. Bu yüzden kızı Marry erkek gibi yetiştirmiştir. Buna yatkın olan Marry de tam anlamı ile kavga eden, kılıç kullanan ve macera peşinde koşmayı seven bir genç olmuştur. Önce kendine bir gemide iş bulur ama macera beklerken tek elde ettiği dayanılmaz bir iş yükü ve tacizdir. Bir yolunu bulur ve gemiden kaçar.  İngiliz ordusuna katılır. Basit bir er olarak başlar ama Flanders savaşında gösterdiği cesareti sayesinde Süvari Alayı’na terfi eder. Asker arkadaşına aşık olunca, gerçek kimliğini açıklar ve ordudan ayrılıp evlenirler. “Üç At Nalı” adlı bir han açarlar, Nassau da haytından ilk defa memnundur ama uzun sürmez, erkek arkadaşı bir kavgada öldürülür, Han ile tek başına uğraşamaz ve bırakır, tekrar orduya döner. Bir sefer sırasında  Batı Hint Adaları’na doğru giderken Calico Jack ve Anne Bonny, Mary’nin içinde bulunduğu gemiye saldırır. Esirler arasındaki Mary, Anne’in dikkatini çeker. Kendisi gibi kadın olduğunu anlayınca da çok iyi arkadaş olurlar. Kaptan Jack, Anne’in bir denizciyle bu kadar çok vakit geçirmesini kıskanınca Mary kimliğini açıklamak zorunda kalır. Jack, mürettebatında iki kadın korsanın olması fikrine sıcak bakar ve  Mary Read kısa sürede korsan bayrağı altında savaşan en cesur “adamlardan” biri olur. 1720’de hapiste ölür.




Grace O’Malley
1530 yılından bir karakter olduğuna inanılan O'Malleyler. İrlanda'da İngilizler tarafın son derece tehilikeli,kurnaz bir isyankâr olduğuna inanılan,  Owen O’Malley'in biricik kızıdır. O'Malley klanının ve filolarının şefidir babası. Denizi çok seven Grace, kızların denizci olamayacağı düşünüldüğü için saçlarını keser, erkek kıyafetleri giyer. O kadar tutkulu ve takıntılıdır ki kendi ailesi bile ona "kel" lakabı takarlar. Babasının yanında denizciliği çok iyi şekilde öğrenmesine ve tam bir erkek gibi yetişmesine rağmen tamamen politik bir kararla, daha 16yaşında iken O’ Flaherty klanının varisiyle evlendirilir. Şans bu ya, Kocası da onun hayallerine saygı duyar ve beraber savaşmaya karar verince, İrlandanın batı kıyısı dışında ki tüm sularda Karı-Koca hüküm sürmeye başlarlar. Kendisinin olmadığı bir zamanda kocası Cork Kalesi’ni savunurken ölünce, kaleyi kendi ekibiyle basarak geri alır. Denizlere geri dönen Grace batı kıyısında güvenli geçiş için haraç almaya başlar, vermeyen gemileri talan eder. 36 yaşında iken yakalanan ve idama mahkum edilen korsanların kraliçesi Grace, Kraliçe I. Elizabeth’e bir mektup yazar. Bu mektup kayıp ne yazdığı bilinmiyor ama Kraliçe I. Elizabeth, Grace ve ailesinin affedilmesi için emir çıkarır. Grace O’Malley’nin 1603’te Rockfleet Kalesi’nde öldüğüne inanılıyor.




Ching Shih
Tarihe geçmiş en önemli korsanlardan biridir. Hüzünlü bir hikaye ile başladığı hayatı, bir korsan ve akınca için özenilecek bir güce kavuşması ile sona erer.
Öyküsü bir Çin genelevinde başlar. Ching Shih’nin isminin anlamı ise kantonunu eski seks işçilerinden kurduğu için "Ching'in karısı" anlamına gelmektedir. Tarihte ki bu kadar tanınan bir korsan olmasına rağmen Çin kayıtlarında hakkında çok az özel bilgi vardır. Muhtemelen yaptığı işler özel bilgilerinin önüne geçmiştir. Kendince bir kitap hazırlamış ve burada suç unsurlarının tam olarak nelerin kapsadığı ve verilmesi gereken cezları yazmıştır. Örneğin kadın esirlere tecavüz edenlerin kellesinin uçurulması ve korsanlıktan firar edenlerin kulaklarının kesilmesi gibi kurallar bulunan kitabından gelir. O kadar başarı olmuştur ki 50.000 ile 80.000 arası silahlı korsan ile yüzlerce gemisi, binlerce balışçı sandalı kensine bağlıdır. Bu suç mparatoriçesi kısa sürede Çin'in en büyük düşmanı haline gelmiştir.  Ching, 1810 yılında Portekizli ve İngiliz korsanlar tarafından ele geçirilir ama hatırı sayılır bir servet karşılığında tüm korsanlık birimlerini bu ordularla takas ettiği için hapsedilmekten kurtulur ve ölene kadar kumarhane işletmeciliğiyle yaşamını sürdürmeye devam eder. Bu karakteri Karayip korsanları filminden hatırlayacaksınız.

Sevgi, Saygı ve Selametle.